Fânîlerden Medet Umma!
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir…” (Bakara, 286)Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Yedi şey gelip çatmadan iyi işler yapmaya bakın. Yoksa siz insana görevlerini unutturan fakirlikten, azdıran zenginlikten, halsiz bırakan hastalıktan, bunaklaştıran ihtiyarlıktan, ansızın yakalayan ölümden, gelmesi beklenen şeylerin en fenası deccâlden, belâsı daha büyük ve daha acı olan kıyametten başka bir şey mi gözlüyorsunuz?” (Tirmizî, Zühd 3)
Bir gün yoksulun biri, Câfer-i Sâdık Hazretleri’ne:
“–Neden gece-gündüz çalışıp durmaktasın?” diye sormuştu. O da şöyle cevap verdi:
“–Baktım ki, benim işimi bir başkası benim gibi yapamıyor, ben de kendi işimi kendim yapmaya karar verdim ve tembelliği üzerimden attım. Yaratıldığımdan beri, rızkım bana gelip yetişiyor. Bu yüzden ne hırsım kaldı, ne de tamahım.
Bir gün ölüm gelip çatacak, kimse benim için ölmeyecek. Bu sebeple ölüme hazırlanmaya ve onu karşılamaya koyuldum. (Ürpertici ölüm hakîkatini güzelleştirecek olan sâlih amellerin gayretine yöneldim.)
Diğer taraftan, insanlarda da bir vefâ görmedim. O yüzden de cân u gönülden Allah Teâlâ’nın vefâsını tercih ettim. Bundan başka her şeyi terk ettim. (Bütün bunların «zıll-i zevâl», yani bitip yok olan fânî gölgeler ve boş hayaller hükmünde olduğunu idrâk ettim ve onlara ümit bağlamaktan) vazgeçtim.” (Ferîdüddîn Attâr, İlâhînâme, İstanbul 2010, s. 121.)
Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 39)
Uhrevî bakımdan bir insanın kendi kendine vereceği faydayı da zararı da cümle âlem bir araya gelse veremez… Hakkʼın emirlerine isyan ederek kendisine zulmedeni -Allah dilemedikçe- hiç kimse azaptan kurtaramaz. Îman ve sâlih amellerden uzak durarak ebedî kurtuluş yolunda kendisine hayrı olmayana, hiç kimsenin hayrı dokunmaz.
Bu bakımdan fânîlere güvenerek, yani onlardan vefâ ve yardım umarak Bâkîʼyi unutmak ve Hakkʼın emirlerine bîgâne kalmaktan daha hazin bir hamâkat olamaz.
Unutmamak îcâb eder ki bütün fânîler, Cenâb-ı Hakkʼın dilemesiyle var olmuş ve yine Oʼnun dilemesiyle varlıklarını sürdürebilmektedirler. Herkes ve her şey Oʼna muhtaçtır. O hâlde, Bâkîʼyi unutup fânîlerden medet ummak, onlardan vefâ beklemek, nefsin bir aldatmacasıdır. (Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Aralık-2014)
Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)
el-Vâlî : Mülkünü tek başına idare eden, kâinatın tek yöneticisi, bütün varlıkların hükümdarı, onların üzerinde istediği şekilde tasarrufta bulunan ve onlar üzerinden bol bağış ve ihsanda bulunan demektir.
Kısa Günün Kârı
Cenâb-ı Hak, gönüllerimize gayret-i dîniyye aşkı lûtfeylesin. Niyetlerimizi, rızâsıyla teʼlif buyursun. Müslüman olarak yaşayıp müslüman olarak can verebilmeyi, sevip râzı olduğu kullarıyla haşrolunmayı cümlemize ihsân eylesin. Âmîn!..
Lügatçe
Bâkî: Ebedî olan, varlığının sonu olmayan demektir.
mükellef: Yükümlü.