Hz. Muhammed (SAV)’in Mucizeleri

0
401

Hz. Muhammed (SAV)’in Mucizeleri


 

1. Muhammed Aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kur’an-ı Kerim’dir. Bugüne kadar gelen bütün şairler, edebiyatçılar, Kuran-ı Kerim’in nazmında ve manasında aciz ve hayran kalmışlardır. Bir ayetin benzerini söyleyememişlerdir. İcazı ve belagati insan sözüne benzemiyor.Yani bir kelimesi çıkarılırsa veya bir kelime eklense, lafzındaki ve manasındaki güzellik bozuluyor. Nazmı arap şairlerinin şiirlerine benzemiyor. İşitenler ve okuyanlar tadına doyamıyorlar. Yorulsalar da usanmıyorlar. Okumsaı ve işitmesinin sıkıntıları giderdiği sayısız tecrübelerle anlaşılmıştır. Nice azılı İslam düşmanları, Kur’an-ı Kerim’i dinlemekle, kalpleri yumuşamış, imana gelmişlerdir. Kur’an-I Kerim’i değiştirmeye çalışanlar oldu ise buna muvaffak olamamışlardır. Allahü Teala buna izin vermemiştir ve vermeyecektir.

2. Muhammed Aleyhisselamın meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, ayın ikiye yarılmasıdır.Bu mucize, başka hiç bir peygambere nasip olmamıştır. Muhammed Aleyhisselam, elli yaşında iken, Mekke’de Kureyş kafirlerinin ele başları yanına geip “peygamber isen ayı ikiye ayır” dediler. Muhammed Aleyhisselam, herkesin, özellikle tanıdıklarının, akrabasının iman etmelerini çok istiyordu. Ellerini kaldırıp dua etti. Allahü Tealaduasını kabul edip ayı ikiye böldü. Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kafirler, Muhammed bize sihir yaptı dediler, iman etmediler.

3. Muhammed Aleyhissselam, bazı gazalrında, susuz kalındığı zaman, elini suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, bulunduğu kap devamlı taşmıştır. Bazan seksem bazan üçyüz, bazan binbeşyüz, Tebük gazasında ise yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.

4. Bir gün amcası Abbas’ın evine gidip, onu ve evladını yanına oturtup üzerine ihramı ile örterek “Ya Rabbi! Bu amcamı ve ehlibeytini örttüğm gibi, sen de, cehennem ateşinden kendilerini koru.” Dedi. Duvardan üç kere amin sesi işitildi.

5. Bir gün, kendisinden mucize isteyenlere karşı, uzaktaki bir ağacı çağırdı. Ağaç köklerini sürüyerek gelip sselam verip, “Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resuluh” dedi. Sonra gdip yerine dikildi.

6. Hayber gazasında önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, “Ya Resulallah beni yeme, ben zehirliyim” sesi işitildi.

7. Bir gün, elinde put bulunan kimseye “Put bana söylerse iman eder misin?” dedi. Adam, “ben buna elli senedir ibadet ediyorum. Bana hiçbirşey söylemedi. Sana nasıl söyler?”dedi. Muhammed Aleyhisselam “Ey put ben kimim” deyince, sen Allahın Peygamberisin sesi işitildi. Putun sahibi, hemen imana geldi.

8. Medinede mescidde dikili bir odun vardı. Hutbe okurken bu direğe dayanırdı. Mimber yapılınca, direğin yanına gitmedi. Odundan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Mimberden inip direğe sarıldı. Sesi kesildi. “Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar alayacaktı.” Dedi.

9. Eline aldığı çakıl taşlarının ve tuutğu yemek parçalrının arısesi gibi tesbih ettikleri çok görülmüştür.

10. Bir kafir gelip, mucize göstermesini isteyince, duvarda asılı hurma salkımına “yanıma gel” demiş. Salkım yere inip Resulullahın yanına gelmiştir. Sonra “yerine git” demiştir. Duvara kadar gidip, yerine çıkıp asılmıştır. Köylü bunu görünce, hemen imana gelmiştir.

11. Mekke’de bir kaç kurt, bir sürüden koyun kapıp götürdüler. Çobanlar hücum edip, kurtardıklarında, kurtlaın birisi (rızkımızı elimizden alırken, allahtan korkmadın mı?) dedi. Çoban (çok şaşırdım, kurt konuşur mu) deyince, kurt (asıl şaşılacak şey, Allah’ın Peygamberi olan hazret-i Muhammed mucizeler gösteriyor.) dedi.

12. Hazreti Muhammed bir çayırda giderken, üç kere, ya resullalllah ssesini işitti. O tarafa bakıp, bağlı bir geyik gördü. Yanında bir adam uyuyordu. Geyiğe ne istediğini sordu. O da (bu avcı beni yakaladı. Karşı ki tepede iki yavrum var. Beni salıver. Gidip onları doyurup geleyim) dedi. Resul aleyhisselam “sözünü tutar mısın?” dedi. (Allah için söz veriyorum, gelmezsem Allahü Teala’nın azabı üzerime olsun) dedi. Resul aleyhisselam geyiğ bıraktı. Biraz sonra geldi. Adam uyanıp, ya Resulallah, bir emrin mi var dedi. “Bu geyiği azad et.” buyurdu. Adam geyiğin ipini çözdü. Geyik “Eşhedü en lailahe illallah ve eşhedü enne Muahammeden Abduhu ve resulullah” dedi ve gitti.

13. Bir gün, bir köylüyü imana davet etti.(Vefat etmiş kızımı diriltirsen, iman ederim) dedi. Mezarına gittiler. İsmini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi. “Dünyaya gelmek ister misin?” buyurdu.(Ya Resulullah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Ahiret, dünyadan daha iyi sesi işitildi.) Köylü bunu duyunca hemen imana geldi.

14. Cabir bin Abdullah bir koyun pişirdi. Resulullah Eshabı ile yediler. “Kemiklerini kırmayınız” dedi. Kemikleri toplayıp, mübarekellerini üstüne koyup dua etti. Allahu Teala koyunu diriltti.

15. Resulullah’a, söylemez bir çocuk getirdiler. “Ben kimim” dedi. Sen Resulullahsın dedi. Ölünceye kadar konuştu.

16. Bir kimse, yılan yumurtasına basarak iki gözü görmez oldu. Resululllaha getirip yalvardılar. Mübarek tükürüğünden gözlerine sürmekle gözleri görmeye başladı.

17. Muhammed bin hatip diyor ki: ” Küçüktüm. Üstüme kaynar su döküldü. Gözlerim yandı. Görmez oldum. Babam Resulullaha götürdü. Mübarek tükürüğünden gözlerime sürdü. Gözlerim açıldı.

18. Bir kadın, bir kel oğlunu getirdi. Resulullah, mübarek elleri ile başını sıvadı. Şifa buldu. Saçları uzamağa başladı.

19. Tirmızi ve Nesainin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü a’ma bir kimse gelip, (ya Resulullah! Dua et gözlerim açılsın) dedi. “Kusursuz bir abdest al, sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim peygamberim Hazreti Muhammed! Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hurmetine duamı kabul et.” duasını okumasını söyledi. Adam, bdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı.

20. Amcası Ebu Talip ile bir çölde gidiyrdu. Ebu Talip, çok susadığını söyledi. Resulallah, hayvandan yere inip mübaek ayaklarının ökçesini yere vurdu. Su çıktı. “Amcam bu sudan iç” buyurdu.

21. Hudeybiye gazasında susuz bir kuyunun yanına kondular. Asker susuzluktan şikayet ettiler. Bir kova su istedi., içinde abdest alıp ve tükürüp, bunu kuyuya döktürdü. Bir ok verip, kuyuya atmalarını buyurdu. Kuyunun su ile dolduğunu gördüler.

22. Bir gazada, asker susuzluktan şikayet etdi. Resul aleyhisselam, iki askeri su aramağa gönderdi. Deve üstünde bir kadını gördüler ve getirdiler. Resul aleyhisselam, kadından bir miktar su istedi. Bir kap içine döktürdü. Bütün asker gelip, sıra ile kaplarını tulumlarını doldurdular. Kadına bir miktar hurma verip su tulumlarını doldurdular. Kadına birmiktar hurma verip su tulumunu da doldurdular. “Senin suyundan eksilmedi. Bize suyu Allah verdi.” buyurdu.

23. Medinede, minberde hutbe okurken, bir kimse ya Resullullah! (Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor. İmdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp dua etti. Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı. Hemen yağmur başladı. Bir kaç gün devam etti. Yine mimberde okurken, o kimse (Ya Resullullah, yağmurdan helak olacağız) deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti. Ve “Ya Rabbi, rahmetini başka kullarına da ihsan eyle” dedi. Bulutlar açılıp güneş göründü.

24. Cabir Bin Abdullah diyor ki; Çok borcum vardı. Ağaçlarımdan aldığım hurmalar bunu yüzde birini karşılamayacak kadar azdı. Resullullaha haber verdim. Bahçeme gelip hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı. “Alacaklılarını çağır gelsinler” buyurdu. Her birine hakları verildi.Yığından bir şey azalmadı.

25. Bir kadın hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip boş kabı geri gönderdi. Allahu Teala’nın kudreti ile kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek, (Ya Resullullah hediyemi niçin kabul etmediniz? Acaba günahım nedir?) dedi. “Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal Allahu Teala’nın hediyene verdiği berekettir.” dedi. Kadın sevinerek balı evine götürdü. Çoluk cocuğuyla aylarca yediler. Hiç eksilmedi. Bir gün yanılarak başka kaba koydular. Ordan yiyerek bitirdiler. Bunu Resullulaha haber verdiler. Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi” buyurdu.

26. Ebu Hüreyre diyor ki; Resullullaha bir kaç hurma getirdim. Bunlara bereket verilmesi için dua etmesini söyledim. Bereketli olmaları için dua buyurdu. Hurmalrın bulunduğu çantaların gece gündüz yanımdan ayırmayıp, Hazreti Osman zamanına kadar hep yedim. Yanımdakilere de yedirdim. Ve avuç dolusu sadaka verdim.

27. Resullullah Süleyman Peygamber gibi bütün hayvanların dilinden anlardı. Gelerek sahibinden veya başkalarından şikayet eden hayvanlar çok görüldü. Huneyn gazasında binmiş olduğu Düldül ismindeki ak katıra yere çök dedi. Düldül hemen çökünce yerden bir avu kum alıp, kafirlerin üzerine saçtı. Düşmandan bu topraktan gözüne isabet etmeyen hiç kimse kalmadı. Cenabı Hakkaın yadımıyla düşman hezimete uğradı.

28. Resulullahın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu mucizesi üç kısımdır. Birinci kısmı kendi zamanından evvel olan ve kandisine sorulam şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kafirleri, katı kalpli düşmanlarının imana gelmelerine sebep olmuşthur. İkinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber vermesidir. Üçüncü kısmı kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmesidir. Acem padişahı Hüsrevden Medineye elçiler geldi, bunları çağırıp “bu gece kisranızı kendi oğlu öldürdü” dedi. Birkaç gün sonra oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi.

29. Bir gün zevcesi Havsa’ya “Ebu Bekir ile baban ümmetimin idaresini eline alacaklar” buyurdu. Bu sözle, Ebu Bekir’in ve Havsanın babası olan Ömer’in halife olacaklarını müjdeledi.

30. Ebu Hüreyre’yi Medine’de zekat olarak gelmiş olan hurmaları muhafazasına memur etmişlerdi. Bir kimseyi hurma çalarken yakaladı. (Seni Resulullaha götüreceğim) dedi.Hırsız fakirim çoluğum cocuğum çoktur diyerek yalvarınca bıraktı. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyreyi çağırıp, “Dün gece bıraktığın adam ne yapmıştı?” dedi. Ebu Hüreyre anlatınca “Seni aldatmış, yine gelecektir.” Buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve yakalandı. Tekrar yalvarıp Allah aşkına dedi ve kurtuldu. Üçüncü gece tekrar gelip yakalanınca yalvarmaları fayda vermedi. (Beni bırakırsan sana bir kaç şey öğretirim, çok işine yarar) dedi. Ebu Hüreyre kabul etti. (Gece yatarken ayetel kürsi’yi okursan Allahü Teala seni korur. Yanına şeytan yaklaşamaz) dedi ve gitti. Ertesi gün Resulullah Ebu Hüreyre’ye tekrar sorup cevap alınca “Şimdi doğru söylemiş, halbu ki kendisi çok yalancıdır. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?” dedi. (Hayır bilmiyorum) diyince, “O kimse şeytan idi” buyurdu.

31. Rum İmparatorunun orduları ile harp için Mute denilen yere asker gönderdiği zaman, sahabelerden dört emirin arka arkaya şehit olduklarını kendisi Medine’de mimber üzerinde iken Allahü Teala’nın göstermesiyle görerek yanındakilere haber verdi.

32. Muaz Bin Cebel’I vali olarak Yemen’e gönderirken Medine’nin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatler verdi. “Seninle kıyamete kadar artık buluşamayız” dedi. Muaz Yemen’de iken Resulullah Medine’de vefat etti.

33. Vefat ederken kızı Fatıma’ya “Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın” dedi. Altı ay sonra Hz. Fatıma vefat etti. Akrabasından O’ndan evvel kimse vefat etmedi.

34. Kays Bin Şemmaz ismindeki kimseye “güzel olarak yaşarsın ve şehit olarak ölürsün” dedi. Hazreti Ebu Bekir halife iken Yemame’de Müseylemetül Kezzap ile yapılan muharebede şehit oldu. Hazreti Ömer ve Ali’nin şehit olacaklarını dahi haber verdi.

35. Acem Padişahı Kisranın ve Rum Padişahı Kayser’in memleketlerinin müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin Allah yolunda dağıtılacaklarını müjdeledi.

36. Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gidecelerini ve sahabeden olan Ümmi Hirem ismindeki kadının o gazada bulunacağını haber verdi. Hazreti Osman halife iken, müslümanlar gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harb ettiler. Bu hanım da beraberdi.

37. Resul Aleyhisselam bir gün, yüksek bir yerde oturuyordu. Yanındakilere dönerek “Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Yemin ederim ki evlerinizin arasında sokaklarda meydana gelecek fitneleri görüyorum.” Dedi. Hazreti Osman’ın şehit edildiiği günlerde ve sonra Yezid zamanında Medine’de büyük fitneler meydana geldi. Sokaklarda çok kimsenin kanı döküldü.

38. Bir gün, kendi zevcelerinden birinin halifeye karşı isyan edeceğini haber verdi. Hazreti Aişe bu söze gülünce, “Ya Hümeyra, bu sözümü unutma! Bu kadın sen olmayasın” buyurdu. Sonra Hazreti Ali’ye dönüp “bunun işi senin eline düşerse kendisine yumuşak davran” dedi. 30 sene sonra Hz. Aişe, Hz. Ali ile harp etti. Ve O’na esir düştü. Hazreti Ali O’nu ikram ve ihtiram ile Basra’dan Medine’ye gönderdi.

39. Hazreti Muaviye’ye “bir gün ümmetimin üzerine hakim olursan iyilik yapanlara mükafaat et, kötülük edenleri de affeyle” dedi. Hazreti Muaviye, Hazreti Osman zamanında Şam’da yirmi sene valilik, sonra yirmi sene de halifelik yaptı.

40. Bir gün “Muaviye hiç mağlup olmaz” buyurdu. Nice zaman sonra meydana gelen muharebelerin hiçbirinde mağlup olmadı. Hatta Hz. Ali Sıffın muharebesinde, bu hadisi işitince, “Eğer önceden işitseydim, Muaviye ile harp etmezdim” dedi.

41. Ammar Bin Yasere “Seni bagi ola kimseler öldürecektir.” dedi. Hazret-I Ali ile birlikte, Hazreti Muaviye’ye karşı savaşırken şehid oldu.

42. Kızı Fatıma’nın oğlu olan Hasan için “Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü Teala, müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep yapacaktır” buyurdu. Büyük ordu ile haret-I muaviye’ye karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, müslümanların kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Hazret-I Muaviye’ye teslim etti.

43. Abdullah bin Zübeyr, Resulullah’ın hacamat edilirken çıkan kanını içti. Bunu görünce, “İnsanlardan senin başına neler gelecek biliyor musun? Senden de insanlara çok şey gelecek. Cehennem ateşi seni yakmaz” buyurdu. Abdullah bin Zübeyr Mekke’de halifeliğini ilan edince, Abdülmelik bin Mervan Şamdan Haccacı büyük bir askerle Mekke’ye gönderdiç Abdullah’ı yakalayıp öldürdü.

44. Abdullah İbn-i Abbas’ın annesine bakı, “senin bir oğlun olacak. Doduğu zaman bana getir!” dedi. Çocuğu getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek tükürüğünden ağzına sürdü. İsmini Abdullah koyup annesinin kucağına verdi. “Halifelerin babasını al, götür.” dedi. Çocuğun babası olan hazreti Abbas, bunu işitip, gelip sorunca “evet, böyle söyledim. Bu çocuk halifelerin babasıdır. Onlar arasında seffaf, mehdi ve İsa Aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır.” Dedi. Abbasi Devletinin başına başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi, Abdullah bin abbas’ın soyundan oldu.

45. Bir gün “Ümmetim arasında, şii denilen çok kimseler meydana gelecekdir. Bunlar, İslam dininden ayrılacaklardır.” Buyurdu.

46. Eshabından çok kimseye hayr dualar etmiş, hepsi kabul olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-I Ali diyor ki; “Resulallah beni Yemen’e kadı olarak göndermek istedi. Ya Resulallah! Ben kadılık yapmasını, mahkemede hükm vermesini bilmiyorum dedim. Mübarek elini göğsüme koyup “Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!” buyurdu. Allaha yemin ederim ki, bana gelen şikayetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere hükm ederdim.

47. Resulallah’ın Cennete gideceklerini müjdelediği on kimseye ‘Aşere-I Mübeşşere’ denir. Bunlardan Sa’d bin Ebi Vakkas’a Uhud gazasında éYa Rabbi! Bunun oklarını hedeflerine ulaştır ve dualarını kabul eyle!” dedi. Bundan sonra Sa’dın her duası kabul oldu ve her attığı ok düşmana rastladı.

48. Amcasının oğlu Abdullah bin Abbasın alnına mübarek ellerini koyup “Ya Rabbi! Bunu dinde derin alim yap, hikmet sahibi eyle! Kur’an-ı Kerimin bilgilerini kendisine ihsan eyle! Dedi. Bundan sonra, bütün ilimlerde ve bilhassa tefsir, hadis ve fıkıh bilgilerinde zamanın bir tanesi oldu. Sahabe ve tabi’in herşeyi bundan öğrenirlerdi. İslam memleketleri bunun talebeleri ile doldu.

49. Hizmetçilerinden Enes bin Malike “Ya Rabbi, bunun malını ve çocuklarını çok eyle. Ömrünü uzun eyle. Günahlarını af eyle!” duasını yaptı. Zaman geçtikçe, malları, mülkleri çoğaldı. Yüz on sene yaşadı. Ömrünün sonunda, ‘Ya Rabbi, Habibinin benim için yaptığı dualardan üçünü kabul ettin, ihsan ettin! Dördüncüsü olan günahların affedilmesi acaba nasıl olacak’ deyince “Dördüncüsünü de kabul ettim. Hatırını hoş tut!” sesini işitti.

50. Malik bin Rebiaya “Evladın bereketli olsun!” diyerek dua etti. Seksen oğlu oldu.

51. Nabiga ismindeki meşhur şair şiirleinden bir kaçını okuyunca, araplar arasında meşhur olan “Allahü Teala dişlerini dökmesin” duasını söyledi. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmiştir dururdu.

52. Urve bin Cu’d için “Ya Rabbi! Bunun ticaretine bereket ver!” dedi. Urve diyor ki, bundan sonra yaptığım ticaretlerin hepsi karlı oldu. Hiç zarar etmedim.

53. Kendi kızı Fatıma, birgün yanına geldi. Açlıktan benzi sararmıştı. Elini göğsüne koyup, “Ey açları doyuran Rabbim! Muhammedin kızı Fatıma’yı aç bırakma!” dedi. Fatıma’nın hemen yüzü kanlandı, canladı. Ölünceye kadar hiç açlık duymadı.

54. Aşere-I Mübeşşere’den Abdurrahman bin Avfa bereket ile dua etti. Malı o kadar çoğaldı ki, dillerde destan oldu.

55. Her Peygamberin duası kabul olur. Her peygamber, ümmeti için dünyada dua etti. Ben ise, kıyamet günü ümmetime şefaat izni verilmesi için dua ediyorum. İnşallah duam kabul olacak. Müşrik olmayanların hepsine şefaat edeceğim” buyurdu.

56. Mekkede bazı kiylerde gidip iman etmeleri için çok uğraştı. Kabul etmediler. Yusuf Peygamber zamanında Mısırda görülen kıtlık gibi sıkıntı çekmeleri için dua etti. O sene oralarda öyle kıtlık oldu ki, leş yediler.

57. Amcası Ebu Lehebin oğlu Uteybe, Resulallah’ın damadı olduğu halde, Resulallaha iman etmedi. Ve çok üzdü. Mübarek kızı Ümmü Gülsüm hatunu boşadı. Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp “Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini gönder” dedi. Uteyybe Şama ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybeye gelince, onu parçaladı.

58. Bir kimse sol eliyle yemek yiyordu. “Sağ el ile ye” dedi. Sağ kolum hareket etmiyor diye yalan söyledi. “Sağ elin artık hareket etmesin” buyurdu. Ölünceye kadar sağ elini ağzına götüremez oldu.

59. Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi iin mektup gönderdi. Hüsrev mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid etti. Resul aleyhisselam bunu işitince çok üzüldü ve “Ya Rabbi benim mektubumu parçaladığı gibi, onun mülkünü parçala” dedi. Resullulah hayattta iken Hüsrevi oğlu Şiruye hançerle parçaladı. Hazreti Ömer halife iken, Acem memleketlerinin hepsini müslümanlar fethettiler. Hüsrev’in nesli de mülkü de kalmadı.

60. Resul Aleyhisselam, çarşı’da emri maruf ve neyhi münker ederken, nasihat verirken, Mervan’ın babası olan Hakem bin As ismindeki alçak, Resulullahın arkasından gelerek, gözlerini açıp kapar ve yüzünü buruşturu, böylece alay ederdi. Resul Alaeyhisselam, arkaya dönüp, onun bu çirkin halini görünce “Kendini gösterdiğin şekilde kal” buyurdu. Ölünceye kadar, yüzüz gözü oynak kaldı.

61. Allahu Teala, habibini belalaardan korurdu. Ebu Cehl, Resullullahın en büyük düşmanı idi. Büyük bir taşı mübarek başına vurmak için kaldırdığı zaman, Resulullahın iki omuzunda birer yılan görerek taş elinden düştü ve kaçtı.

62. Kabe yanında namaz kılarken, yine alçak Ebu Cehl tam zamanındır diyerek, bıçakla üzerine yürümek istedrken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun deyince ‘ Muhammed ile aramızda ateş dolu bir hendek gördüm. Bir çok kimseler beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı. Çok korktum’ dedi. Bunu müslümanlar işitip, Resulullaha sorduklarında “Allahın melekleri onu yakalayıp parçalayacaklardı.” Buyurdu.

63. Hücretin üçüncü senesinde Resul Aleyhisselam Kattan Gazvesinde bir ağaç dibinde yanlız yatarken, Dasür isminde bir pehlivan kafir, elinde kılıçla gelip ‘seni benden kim kurtarır’dedi. Resulullah “Allah kurtarır” dediği zaman, Cebrail ismindeki melek, insan şeklinde görünüp kafirin, göğsüne vurdu. Resul aleyhisselam kılcı eline alıp “Seni benden kim kurtarır” dedi. ‘Beni kurtaracak, senden daha hayırlı kimse yoktur’ diye yalvardı. Af buyurup serbest bıraktı. İmana gelip çok kimselerin de imana gelmesine sebep oldu.

64. Hicretin dödüncü senesinde Beni Nadir’de Resulullah, Yahudilerin kale duvarları altında Eshabı ile konuşurken, bir yahudi büyük bir değirmen taşını yukarıdan atmak istedi. Taşa elini uzatınca iki eli çolak oldu.

65. Hicretin dokuzuncu senesinde uzaklardan akın akın gelip iman ediyorlardı. Amir ile Erbed isminde iki kafir gelenler arasına katılıp, Amir Resulullaha imana geldiklerini söylerken Erbed arkaya geçip kılıcını kınından çıkarmak istedi. Eli tutmaz oldu. Amir karşıdan ne duruyosun diye işaret edince, Resul Aleyhisselam, “Allahü Teala ikinizin zararaında beni korudu.” Buyurdu. Oradan ayrıldıklarında Amir Erbede niçin sözünde durmadın dedi. Oda ne yapayım ki kaç kere kılıcı çekmek istedim. Hep seni ikimizin arasında gördüm dedi. Bir kaç gün sonra hava açıkken ansızın bulutlar kapladı. Erbede yıldırım düşerek devesiyle birlikte öldü.

66. Resul Aleyhisselam birgün abdest alıp mestlerinden birini giyip ikincisine elini uzatırken bir kuş geldi, mesti kapıp havada silkeledi. İçinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere bıraktı. Bugünden sonra ayakkabı giyerken önce silkelemek sünnet oldu.

67. Resul alayhisselam gazalarda ve çöllerde, kendini muhafaza için eshabından bekçiler ayırmıştı. Maide suresindeki “Allah seni insanların zararından korur” ayeti gelince, bundan vazgeçti. Düşmanlar arasında yanlız dolaşır, yanlız yatar, hiç korkmazdı.

68. Sahabeden Enes bin Malikte Resulullahın bir mendili vardı. Bununla mübarek yüzünü silerdi. Enes, bununla yüzünü siler, kirlendiği zaman ateşe bırakırdı. Kirler yanıp, mendil yanmaz tertemiz olurdu.

69. Bir kuyunu suyunu kova içinden içip kalanını kuyuya döktüler. Kuyudan her zaman misk kokusu çıkardı.

70. Utbe bin Ferhat ismindeki bir kimsenin bedeninde kurdeşen denilen hastalık çıktı. Resul aleyhisselam, onu soyup ve kendi mübarek ellerine tükürüp, gvdesiyni sıvadı. Hasta şifa buldu. Bedeni misk gibi kokardı. Bu hal uzun zaman devam etti.

71. Selmanı Farisi, hak din aramak için, İrandan çıkıp dünyayı dolaşmaya başladı. Bunu bir yerde yakalayıp, Medineli bir yahudiye köle olarak sattılaar. Hicrette Resulallah Medineye girerken karşılaştılar. Hemen imana geldi. Bir kaç sene sonra 300 hurma ağacı ile binaltıyüz dirhem altun ödemek şartı ile azad edlmesine söz kesti. Resulallah bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma ağacı dikti. Ağaçlar o gün meyve vermeğe başladı. Birini Hazreti Ömer dikmişti. O meyve vermedi. Resulallah bunu çıkarıp yeniden dikti. Hemen meyve verdi.Bir gazada ganimet alınan, yumurta kadar altını Selman’a verdiler. Selman Resulallaha gelip bu gayet azdır. Bin altıyüz gram gelmez dedi.Mübarek elleine alıp tekrar Selmana verdi. Bunu sahibine götür dedi. Yarısı ile efedisine olan borcunu ödedi. Diğer yarısı da kendine kaldı.

72. Resul Aleyhisselam, bir gün namaz kılarken şeytan gelip namazını bozmak istediğinde, mübarek elleri ile yakaladı. Bir daha gelip namazı bozdurmayacağına dair söz alıp serbest bıraktı.

73. Medine’deki münafıklaaırn reisi olan abdullah bin Übey bin Selul, öleceğine yakın Resulallah’ı çağırdı. Arkanızdaki gömleği bana kefen yapınız diye yalvardı. Her istenileni vermek adeti olduğu için, gömleğini ihsan eyledi. Cenaze namazını dahi kıldı. Medine’de bulunan bin münafık, Resulallahın bu ihsanına hayran kalıp, imana geldiler.

74. İlk zamanlarda Mekkede bulunan Kureyş kafirlerinden Velid Bin Mugire, as bin Vail, Haris bin kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Mttalip, Resulallaha cefa ve eziyet etmekte aşırı gidiyorlardı. Cebrail aleyhisselam gelip “Seninle alay edenlere cezalarını veririz.” Ayetini getirip, seni bunların işkencelerinden kurtarmak için emr olundum dedi. Velidin ayağına, ikincisinin ökçesine, üçüncüsünün burnuna, dödüncüsünün başına, beşincisinin gözlerine işaret etti. Velidin ayağına bir ok battı. Çok kibirli olduğundan eğilerek oku çıkarıp atmak kendine ağır geldi. Demiri topuk damarına batıp, siyatik hastalığına yakalandı. Asın ökçesine diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi. Esved bir ağacın altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer Esvedde ama olup hepsi helak oldular.

75. Dos kabilesinin reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekke’de imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resulallah bir alamet istedi. “Ya rabbi! Buna bir ayet ahsan eyle” buyurdu. Tuefyl kabilesine gidince. İki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, ‘Ya Rabbi! Bu alameti yüzümden giderip başka bir yerine koy. Bunu yüzümde görenlerden bazısı, kendi dinlerinden çıktığım için cezalandırıldığımı zannederler’ dedi. Duası kabul olup nur yüzünden gitti. Elindeki kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesindekiler zamanla imana geldiler.

76. Biri Maune denilen muharebede kafirler verdikleri sözü bozarak yetmiş Sahabeyi şehid ettiler. Bunlar arasında Hazreti Ebu Bekrin kölesi iken azad ettiğ ve ilk iman edenlerden Amir Bin Füheyreyi süngülediklerinde,kafirlein gözü önünde, melekler göğe kaldırdılar. Bunu Resulallaha haber verdiklerinde “Onu cennet melekleri defn ettiler ve ruhunu cennete götürdüler” buyurdu.

77. Sahabeden Habib ismindeki zatı, kafirler yakalayıp Mekke’ye götürdüler, astılar. Kafirler görsün de sevinsin diyerek sehbadan indirmediler. Resul Aleyhisselâm, bunu haber alarak gizlice iki adam gönderip gece ağaçtan aldılar. Medineye getirirken, arkalarından yetmiş atlı yetişti. Bu iki müslüman, kendilerini kurtarmak için, Habibi yere bıraktılar. Yer yarılıp Habib kayboldu. Kafirler bu hali görünce dönüp gittiler.

78. Sahabenin büyüklerinden Said bin Muaz, Uhud gazasında yaralandı. Bir zaman sonra vefat etti. Namazında yetmişbin meleğin bulunduğunu Resulallah bildirdi. Kabri kazılırken, her tarafa misk kokusu yayıldı.

79. Hicretin yedinci senesinde Resullullah, Habeş padişahı Necaşiye ve rum İmparatoru Herakliyusa ve Acem padişahı Husreve ve Bizansın Mısırdaki valisi Mukavse ve Şamdaki Valisi Harise ve Umman Sultanı Semameye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah Allahü Tealanın kudreti ile, o dilleri bilip, konuşmaya başladılar.

80. Sahabenin büyüklerinden Zeyd Bin Harise uzak bir yere gidyordu. Kira ile tuttuğu katırcısı, tenha bir yerde bunu öldürmek istedi. İzin isteyip iki rekat namaz kıldı. Sonra üç kere Ya Erhamerrahimin dedi. Her birini söylerken ‘Onu öldürme’ sesi geldi. Dışarıda adam var sanarak, katırcı dışarı çıkıp içeri girdi. Üçüncüsünde, elinde kılıç bulunan bir süvari içeri girip katırcıyı öldürdü. Bunun melek olduğu anlaşıldı.

81. Resulallahın zevcelerinden Ümmü Seleme hanımın azad ettiği Sefine ismindeki sahabi, Resulallahın hizmetinden hiç ayrılmazdı. Rumlara karşı yapılan savaşta askerden ayrılıp kafirlere esir düştü.Kaçıp gelirken karşısına korkunç bir aslan çıktı. ‘Ben Resulallahın hizmetçisiyim’ deyip başından geçenleri arslana anlattı. Aslan buna yüzünü gözünü sürüp yanımda yürü dedi. Düşmandan bir zarar gelmesin diye yanından ayrılmadı. İslam askeri görülünce, dönüp gitti.

82. Cehcahi Gaffari isminde birirsi halife olan Hareti Osman’a isyan etti. Resulallahın her zaman elinde taşıdığı asâyı dizi ile kırdı. Bir sene sonra dizinde sir pençe (Anthrax) denilen hastalığı ölümüne sebep oldu.

83. Hazret-I Muaviye Şamdan haccagelip, Resulallahın Medine’deki mimberi şerifini Şam’a götürmek istedi. Mimberi yerinden oynattıklarında, güneş tutuldu. Her taraf kararıp, yıldızlar göründü. Hazret-I Muaviye korkarak bu arzusundan vazgeçti.

84. Uhud gazasında Ebu Katadenin bir gözü çıkıp yanağı üzerine düştü. Resulallaha getirdiler. Mübârek eli ile gözünü yerine koyup “Ya Rabbi, gözünü güzel eyle” dedi. Bu gözü diğerinden daha güzel oldu. Ondan daha kuvvetli görürdü.

85. İyas bin Seleme diyor ki, Hayber gazasında, Resulallah beni gönderip Ali’yi istedi. Ali’nin gözleri ağrıyordu. Elinden tutup güçlükle getirdim. Mübarek parmaklarına tükürüp, Ali’nin gözlerine sürdü. Sancağı eline verip, Hayber kapısında döğüşmeye gönderdi. Çok zamandır açılamayan kapıyı Hazreti Ali yerinden söktü ve Eshabı Kiram kaleye girdiler.

 

Hafız Yetiştiriyorum

Bir yorum ekleyin