Peygamberimizin Nezaketi

0
432

Peygamberimiz, bir peygamber olması dolayısıyla her seviyeden insanla görüşüp konuşuyordu. Bunlar içinde devlet ve kabile reisleri, zengin ve soylu kimseler olduğu gibi, fakirler, zayıf ve kimsesizler, yetimler, kadınlar ve çocuklar da yer alıyordu.

Bütün bu sosyal yapıları, yaşayış tarzları, yaşları, başları, huyları birbirinden ayrı olan insanlarla ilişkisini, doğru, sağlıklı ve kalıcı bir biçimde sürdürüyordu. Bunun için, onlarla her alanda iyi diyalog kuruyor, nazik ve geniş kalpli davranıyordu. Zaten âlemlere rahmet olarak gönderilmesi bunu gerektirmiyor muydu?

Hizmetinde bulunan yakın Sahabîlerinin anlattığına göre, Peygamberimiz insanların en naziki, en nezihi, en zarifi, en latifi, en ince ruhlusu idi. Edep, terbiye ve görgü kuralları onun hayâtında en güzel ve en ideal biçimde mevcuttu.

Peygamberimiz nezaketini hiç kimseden esirgemez, herkese tatlı ve nazik davranırdı. Kendisine hitap edildiği veya soru sorulduğu zaman en güzel şekilde cevap verirdi. Peygamberimizin nezaketi hakkında deryadan birkaç damla örnekler :

Temiz Dişlerle

Başını eşi Hz. Ayşe (r.anha)’nin kucağına teslim etmiş, ruhunu da Allah’a teslim etmek üzeredir. Son saniyeleri sayılmakta, son nefesler alınıp verilmektedir. Ve bu dünyadan ayrılmadan önceki son işlerinden biri de, Hz. Ayşe (r.anha)’nin de yardımıyla dişlerini misvakla temizlemek olur. Rabbinin huzuruna temiz dişlerle, düzgün ve özenli bir üst başla gitmek için…

(Prof. Dr. Hüseyin Algül, Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed, s.163.)

Şeytan Gibi

Arkadaşlarından biri mescide girer… Saçı sakalı dağınık, birbirine karışmıştır. Hz. Muhammed (asv)’in yüz ifadesinin değişmesinden hoşnutsuzluğu belli olur. Mesajı alan arkadaşı hızla çıkar, tıraş olur, temizlenir ve geri dönerek O’nun (asm) önüne mahcup, gülümser bir edayla oturur. Hz. Muhammed (asv) de gülümsemektedir şimdi.

“Birinizin şeytan gibi saçı başı dağınık olması yerine, böylesi daha iyi değil mi?” der.

(Abdurrahman Azzam, Peygamberimizin Örnek Ahlakı, s.50.)

Ellerini Temizlemedikçe

Mekke fethedilmiştir. Müslüman olmakta inatlarını aşamayıp sona kalanlar şimdi, kendi istekleriyle sıraya girerek Hz. Muhammed (asv)’in önünde bağlılık sözü vermektedir. Bunlardan biri de amcasının katili, Mekke toplumunun yöneticisi Ebu Süfyan (ra)’ın eşi Hind’tir. Tam Müslümanlığını ilan edeceği sırada Hz. Muhammed (asv)’in gözleri Hind’in ellerine ilişir ve sözünü keserek bağlılık sözünü yarım bıraktırır:

“Ellerini temizleyip tırnaklarını kesmedikçe bağlılığını kabul etmem.”

(Abdurrahman Azzam, Peygamberimizin Örnek Ahlakı, s.50.)

Üç Kere Efendim

Birisi üç kez “Ey Allah’ın Elçisi” diye seslenir.

Hz. Muhammed (asv) üçünde de çağırana dönerek cevap verir:

“Efendim!”

(M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s-Sahabe, III/l52.)

Bir Daha Böyle Yapma

Mescide girdiğinde, nezaket kurallarından habersiz yeni Müslüman olmuş bir göçebe Arabın, burnunu sildiği paçavrayı yere attığını görür. Pisliği yerden kendi eliyle alarak temizler, sahibine dönerek yumuşak bir sesle konuşur:

“Bir daha böyle yapma.”

(Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi , III/192.)

Âmâ’nın Evinde Namaz

Bir arkadaşının gözleri neredeyse hiç görmez olmuştur. Mescide gelmekte sıkıntı çekmektedir. Kendi evinde kılmak zorunda kalacağı namazları gönül rahatlığıyla kılabilmek için Hz. Muhammed (asv)’e bir ricada bulunur.

“Ey Allah’ın Elçisi! Benim evime kadar gelip orada da iki rekât namaz kılabilir misin?”

Ertesi gün Allah’ın Elçisi (asm), Hz. Ebubekir (ra) ile beraber âmâ arkadaşının evinde namaz kılmaktadır.

(Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, I/39.)

Mecbur Kalırsanız

Mescitte kıbleye yönelerek henüz oturmuştur ki, yüzü dalgalanır. Kıble duvarında kocaman bir balgam yapışık durmaktadır. Bu çirkinliğin, ne yaptığının farkında olmayan, Müslümanlıkta ve nezakette yeni bir göçebe Arabın eseri olduğu bellidir.

Sessizce yerinden kalkar ve duvarı kendi eliyle temizler, sonra dona kalmış kendisini seyreden topluluğa yönelir:

“Hiçbiriniz kıblesine karşı tükürmesin. Mecbur kalırsanız, sol ayağınızın altına, toprağa tükürün.”

(Afzalur Rahman, Siret Ansiklopedisi, III/210.)

Önce Satın Aldı

Fakir arkadaşlarından Abdullah oğlu Cabir yeni evlidir ve ciddi bir geçim sıkıntısı içerisindedir. Arkadaşını bu sıkıntıdan kurtarmak, fakat bu arada onurunu da rencide etmemek isteyen Hz. Muhammed (asv), Cabir’e mal varlığını sorar. Zayıf bir deveden başka bir şeyi yoktur. Hz. Muhammed (asv) de satın almak üzere talip olur. Ücretini yolculuktan Medine’ye dönüldüğünde öder. Alışveriş bitince Hz. Muhammed (asv) deveyi tekrar Cabir’e hediye eder. Olayı duyan bir Yahudi kulaklarına inanamamakta ve ısrarla:

“Deveyi önce satın aldı, sonra da hediye mi etti?” diye sormaktadır.

Hz. Muhammed (asv) ayrıca o gece Cabir’e dünya ve ahiret mutluluğu için uzun uzun dua etmiştir.

(İbrahim Refik, Güllerin Efendisi, s.48)

HENÜZ YORUM YOK