Hak dostlarından birine, kendisini çokça tesir altında bırakan bir hâdiseyle karşılaşıp karşılaşmadığı sorulunca, Hazret şunları anlatmış:
“Mekke-i Mükerreme’de para kesemi kaybedip muhtaç durumda kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum, fakat bir türlü gelmiyordu. Saçım sakalım da epeyce uzamıştı. Bir berbere giderek:
“- Param yok, Allah rızâsı için saçlarımı düzeltir misin?” diye sordum.
Berber o esnâda bir adamı tıraş ediyordu. Hemen yanındaki boş yeri gösterip; “Buraya otur.” dedi ve müşterisini bekleterek beni tıraş etmeye başladı. Bekletilen müşteri îtiraz edince berber:
“-Kusura bakmayınız efendim, sizi ücret mukâbilinde tıraş ediyorum, lâkin bu şahıs, Allah rızâsı için olan işler dâimâ önceliklidir ve maddî bir karşılığı yoktur. Allah için olan işin bedelini kullar aslâ bilemez ve ödeyemez!” dedi.
Tıraştan sonra berber, cebime zorla birkaç altın da sokuşturdu:
“-Âcil ihtiyaçlarını karşılarsın, imkânım bu kadar, kusura bakma!” dedi.
Aradan birkaç gün geçti, Basra’dan beklediğim para geldi. Berbere bir kese altın götürdüm. Berber.
“-Aslâ alamam! Allah için olan işin bedelini ödemeye kulların gücü yetmez. Varın gidin siz yolunuza devam edin, Allah selâmet versin!” dedi.
Helâlleşip ayrıldım, lâkin tam kırk senedir seherlerde ona duâ ediyorum.” (Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından-1, Erkam Yay.) |