Salih Amelin Önemi

0
282

Salih Amel

Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“Kötülükten sakınan, malını hayıra sarfederek özünü temiz tutan kimse cehennemden uzak kalır. O şahıs yaptığı iyiliğe karşılık kimseden mükâfat beklemez. Ancak Yüce Rabbinin rızâsını kazanmaya çalışır. O kimse kavuşacağı nimetlerden hoşnut olacaktır.” (Leyl, 17-21)

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölümden sonrası için çalışan; ahmak ise nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2469)

Hak dostlarından birine, kendisini çokça tesir altında bırakan bir hâdiseyle karşılaşıp karşılaşmadığı sorulunca, Hazret şunları anlatmış:

“Mekke-i Mükerreme’de para kesemi kaybedip muhtaç durumda kalmıştım. Basra’dan para bekliyordum, fakat bir türlü gelmiyordu. Saçım sakalım da epeyce uzamıştı. Bir berbere giderek:

“- Param yok, Allah rızâsı için saçlarımı düzeltir misin?” diye sordum.

Berber o esnâda bir adamı tıraş ediyordu. Hemen yanındaki boş yeri gösterip; “Buraya otur.” dedi ve müşterisini bekleterek beni tıraş etmeye başladı. Bekletilen müşteri îtiraz edince berber:

“-Kusura bakmayınız efendim, sizi ücret mukâbilinde tıraş ediyorum, lâkin bu şahıs, Allah rızâsı için olan işler dâimâ önceliklidir ve maddî bir karşılığı yoktur. Allah için olan işin bedelini kullar aslâ bilemez ve ödeyemez!” dedi.

Tıraştan sonra berber, cebime zorla birkaç altın da sokuşturdu:

“-Âcil ihtiyaçlarını karşılarsın, imkânım bu kadar, kusura bakma!” dedi.

Aradan birkaç gün geçti, Basra’dan beklediğim para geldi. Berbere bir kese altın götürdüm. Berber.

“-Aslâ alamam! Allah için olan işin bedelini ödemeye kulların gücü yetmez. Varın gidin siz yolunuza devam edin, Allah selâmet versin!” dedi.

Helâlleşip ayrıldım, lâkin tam kırk senedir seherlerde ona duâ ediyorum.” (Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından-1, Erkam Yay.)

Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Bâtın: Mahiyeti gizli olan, gözlerden, idrak ve duygulardan aslını gizlemiş ve zâtıyla bâtın olan, demektir.

Kısa Günün Kârı

Allah için yapılan bir sâlih ameli dünyalara değişmeme fazîleti… Her şeyi zâhir planında değerlendirmeye alışmış ve dünyalık kazanma hırsıyla haram-helâl sınırlarını bile görmez olmuş sığ idraklerin aslâ kavrayamayacağı bir davranış mükemmelliği… Hakk’a dostluk ufkundan bakılmadan anlaşılmayan hakîkî basîret, asıl firâset ve gerçek akıllılık.

Lügatçe

sarf etmek: 1. Kullanmak. 2. Ödemek. 3. Tüketmek. 4. Vermek.
mukâbil: 
1. Karşılık, karşılığında. 2. Bedel, karşılık. 3. Karşı karşıya gelen, bir şeyin karşılığında bulunan.
zâhir: 
Görünen, âşikâr olan. Açık, belli, meydanda olan.
basîret:
 Görüş, ileriyi görme.
firâset:
 Anlayışlı.

Hafız Yetiştiriyorum

Bir yorum ekleyin